27 Nisan 2013 Cumartesi

Satılık Tarsus Çatalburun Yavruları

23 Nisan 2013 Doğımlu Erkek ve Dişi Satılık Çatal Burun Yavruları







İletişim 05334463326

26 Ocak 2010 Salı

KIRIM VE KAFKASYA’DAN ADANA VİLAYETİ’NE GÖÇLER





Kırım ve Kafkasya’dan Adana Vilayeti’ne Yapılan



Göç ve İskânlar (1869–1907)



Imigration and Residence to Adana Province from



Crimean and Caucasia (1869–1907)



Hilmi BAYRAKTAR*



ÖZET



Kurulduğundan beri Karadeniz ve Kafkaslara doğru yayılmacı bir politika izleyen Rus Çarlığı,



Kırım ve 93 Harpleri ile beklediği fırsatın geldiğini düşünerek, bölgenin sahipleri olan Türk ve



sair Müslümanları Osmanlı Devleti’nin işbirlikçileri olmakla suçlayıp, yurtlarından sürmüştür.



Osmanlı Devletine sığınmak zorunda kalan yüz binlerce göçmen iskân edilmek üzere



Rumeli, Anadolu ve Suriye’deki eyaletlere gönderilmiştir.



İskân yeri olarak seçilen vilayetlerden birisi de Adana’dır. Bunun nedeni buranın hem diğer



Osmanlı vilayetlerine oranla daha az nüfus yoğunluğuna sahip olması hem de çok verimli



arazilerinin bulunmasıdır. Bu bağlamda 1869–1907 yılları arasında Adana Vilayetine 19



binden fazla Kırım ve Kafkas göçmeni yerleştirilmiştir. Göçmenler vilayetin daha çok Cebel-i



Bereket ve Kozan Sancaklarına olmak üzere boş olan her tarafına çoğu kere her köye bir iki



hane olmak üzere karışık olarak yerleştirilmişlerdir.



Karışık iskân göçmenler tarafından hoş karşılanmamışsa da onların yeni yurtlarına uyumlarını,



yerli halk ile kaynaşmalarını hızlandırmış ve böylece bir kopuntunun da önüne geçilmiştir.



Göçmenlerin iskânıyla birlikte ıslah edilen araziler sayesinde tarımsal istihsal artmış ve Adana



Vilayeti şenlenmiştir. Her biri ayrı çile ve sıkıntıya neden olan bu savaşlar, aslında yeni ve



daha güçlü bir yaşamın temellerinin atılmasını da sağlamıştır.







ANAHTAR KELİMELER



Kırım, Kafkas, Adana, Göç ve İskân







ABSTRACT



Russia Czar which follows dispersion policy through Black Sea and Caucasia has thought with



Crimean and 93 years wars that it was time of its expected opportunity so they accused of the



Turks and other Muslims who are owner of area with co-operation with Ottoman Empire so



exiled them from their home. Many one hundred thousands emigrants had to take refugee to



Ottoman Empire and they were sent to Provinces in Rumelia, Anatolia and Syria.



* Yrd. Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi ABD Öğretim Üyesi.







One of refugee place was Adana. The reason of this both it has less population density than



other Ottoman States and it has very productive areas. In this respect, over 19 thousand Crimean



and Causasian emigrant has been settled down here between 1869-1907. the emigrants



mostly settled down Cebel-i Bereket and Kozan Districts and empty village as one-two family



to each village.



Although Multiple residence was not satisfied by emigrants, this case get fastened their cohesion



with local folk so a discontinuity has been prevented. With residence of emigrants the



land has been get productive agricultural income has been increased and Adana province has



become jollify. Those wars which of each one caused matters and problems has supplied to



establish more powerful living.







KEY WORDS



Crimean, Caucasia, Adana, Migration and housing.











Göç ve iskân; “birey veya toplumların yer değiştirmesi ve bunların yerleştirilmeleri1”



gibi basit tanımlamaların çok ötesinde sosyal, kültürel, ekonomik,



yasal, yönetsel ve insanî boyutları olan çok karmaşık bir sorundur. Bu sorunun



çıkış nedenlerini ekonomik, dinî ve millî gibi sebeplere dayandırmak; soruna



muhatap olanları yani göçmenleri de anlaşmalı, tahliye olunanlar, mülteciler ve



uluslararası göçmenler gibi gruplara ayırmak mümkündür2. Bu tanımlamayla



göç, bir toplumun veya bir devletin sorunu olmaktan çıkıp uluslararası bir nitelik



kazanmaktadır.



Osmanlı Devleti de Kırım Savaşı sonrası yoğun göçlere sahne olmuştur.



Her biri ayrı trajedilerin yaşanmasına neden olan bu göçler aslında yeni ve dinamik



bir toplumun ortaya çıkmasına da zemin hazırlamıştır. Bu itibarla göç ve



iskânların incelenmesi bugünkü Türk toplumunun kültürel, toplumsal ve düşünsel



yapısının anlaşılabilmesi için son derece önemlidir. Biz de bu düşünceyle



Kırım ve Kafkasya’dan Adana Vilayeti’ne yapılan göç ve iskânlar üzerinde



durmak istiyoruz. 1859-1861 yılları arasında yapılan Nogay göçlerini daha önceki



bir çalışmamızda ele aldığımız için burada müstesna tuttuk.



Göçlerin Nedenleri:



Göçlerin temel nedeni Rusya’nın Kırım ve Kafkaslara doğru yayılmacı bir



politika izlemesidir3. Bu coğrafyaları elde tutabilmek için yerli Türk ve sair



Müslümanları bölgeden uzaklaştırılıp, yerine Hıristiyan Rus nüfusunun yerleştirilmesi



gerektiğini çok iyi bilen Rus Çarlığı, Kırım Savaşını müteakip Kırım ve



Kafkasya’da kolonizasyon faaliyetlerine hız vermiştir. Diğer taraftan bölge



halkları; Ruslar tarafından zorla Hıristiyanlaştırılan Nogaybaklar4 ve Urumlar5



gibi asimile olmamak ve topraklarını Rus işgalinden kurtarmak için Kırım Savaşı



sırasında ayaklanmış, bu durum ise bölgeyi Ruslaştırmayı düşünen Çarlığın



elini kuvvetlendirmiştir. Bunu fırsat bilen Ruslar, bölge halkını sindirebilmek



ve göçe zorlamak için şiddete başvurmuş, yerli halkın topraklarına el



koymuş ve aşırı vergilerle de bölge insanının fakirleşmesi sağlamıştır6. Nitekim



yerli halkları bölgeden sürüp çıkaran Rusların, Tataristan’a 2–3, ve Kafkasya’ya



3 milyon Rus yerleştirmiş olmaları işgal ile niyetinin bölgeyi ilhak edip Ruslaştırmak



olduğunu ortaya koymaktadır7.



Ayrıca açlık ve kıtlıklar da göçün önemli nedenlerinden biridir. Nitekim 7



Aralık 1863’te Kafkaslarda 4 aydan beri Ruslarla mücadele eden Abhazlar arasında



kıtlık baş göstermiş ve ağaç kabuğu yiyerek hayatta kalabilen 1000’den



fazla aile Osmanlı Devleti’ne iltica etmek zorunda kalmıştır8.



Yine Kırım Savaşı sonrası, özellikle Rusların 1874’te Kırım Türklerinin askere



alınacağını ilan etmesi ve “Osmanlıya kurşun sıkmam” diyen Rusya Türklüğü



arasında başlayan milliyetçilik akımı, Rusya’yı rahatsız etmiş ve bu da yeni



bir göç dalgasının başlamasına neden olmuştur9.



Ruslar, 1864’e doğru yurtlarını savunan Kafkas halklarını Avrupa nezdinde



isyancı gösterip, yardımların önüne geçmeye çalışmıştır10. 1864 Ağustosunda da



Batı Kafkasya ve Kuban bölgelerinde buluna Müslüman halkın bir ay içerisinde



bölgeyi terk etmeleri emrini vermişlerdir11. 1867’de bölge halkının sindirilmesi



için Kafkas sahilleri boyunca sürülmelerine karar vermiştir12. İngiltere ve Osmanlı



Devleti bu sürgünleri engellemeye çalışmışsa da bunda başarılı olamamışlardır.



Adana Vilayeti’ne İskânın Nedenleri



Aslında müttefikimiz İngiltere muhacirlerin, Avrupalıların da yardım edebilmelerini



gerekçe göstererek Erzurum, Van ve Hakkâri taraflarına toplu ola-



rak yerleştirilmelerini istiyordu13. Ancak hem Rusya bunu istemiyor14 hem de



Osmanlı Devleti toplu iskân halinde meydana gelecek ekonomik zorluklardan,



güvenlik sorunlarından ve oluşacak gruplaşmaların Osmanlı toplumuna uyumu



engelleyeceği düşüncesiyle buna sıcak bakmıyordu. Yine Lübnan taraflarındaki



demiryolu güzergâhına iskân edilme düşüncesine de Fransa ve İtalya



karşı çıkmıştır15. Bu nedenle Rumeli, Suriye ve Anadolu’daki vilayetlere dağınık



olarak iskân kararı verilmiştir.



Niçin Adana sorusuna gelince; bu soruya cevap vermeden önce iskân sırasında



Adana Vilayeti’nin idarî ve demografik yapısına bakmanın yerinde olacağı



kanaatindeyiz. Adana, 1865’te Payas ve Kozan Sancaklarıyla birlikte Halep



Vilayetine sancak olarak bağlanmıştır16. 1867’de Halep Vilayetinden ayrılarak



bağımsız bir vilayet olan Adana, Adana, Payas ve Kozan Livalarından meydana



gelmektedir17. Bu dönemde Adana Vilayetinde 139.480’i İslam ve 21.690’ı Hıristiyan



olmak üzere toplam 156.170 kişi yaşamaktadır18. 1892’de de 345.551’i İslam,



44.951’i Gayrimüslim olmak üzere toplam 390.502 kişiden meydana gelmektedir19.



1897’de ise Adana Vilayeti Adana, Mersin, İçil, Kozan ve Cebel-i



Bereket Sancaklarından oluşmaktadır20. Bu dönemde eyalet toplam 1629 köy ve



404.929 kişiden oluşmaktadır.



Cevdet Paşa 1866 Adana’sı hakkında bilgi verirken, Mersin-Adana arasının



nispeten imar edilmiş olduğunu, Hemite kalesinden Misis’e kadar iki bin haneyi



aşkın Nogay muhacirinin iki taraflı olarak yerleştirilerek buraların imarına



çalışıldığını, buna rağmen geriye kalan büyük bir kısmın aşiretlerin dolaştığı



boş alanlar olduğunu söylemektedir21. Yani iskân sırasında Adana oldukça ten-







ha bir vilayettir. Haddizatında bunca göçe rağmen 1897’de bile Adana Eyaletinde



kilometre kareye ortalama 10,8 kişi düşmektedir. Bu 12,15 kişilik Türkiye



ortalamasının bir hayli gerisindedir. Aynı dönemde Halep Eyaletinde kilometre



kareye 12,65; Karaman Eyaletinde 11,87; Hüdavendigâr Eyaletinde 19,11 ve



Kastamonu’da 33,66 kişi düşmektedir22.



Diğer taraftan Adana Vilayeti, ortasında Seyhan ve Ceyhan Nehirlerinin



geçtiği Çukurova ile Göksu Nehrinin Akdeniz’e döküldüğü Göksu Deltası gibi



oldukça geniş ve verimli arazilere sahiptir. “Define-i servet23” olarak tanımlanan



arazisi, pek çok vilayetin tarıma uygun arazilerini geride bırakacak genişlikte



ve verimliliktedir. Adana Vilayetinin bu durumu o dönemde de takdir edilmiştir.



14.11.1903 tarihinde Adana Maliye müfettişleri tarafından hazırlanan bir



raporda Mersin, Cebel-i Bereket, İçil Sancaklarından müteşekkil olan Adana



Vilayetinde, dağlık ve kayalık Haçin ve Ermenek kazalarında dahi orman ve



ekilebilir arazinin bulunduğu ve bu arazilerin milyonları besleyecek kadar çok



olduğu ifade edilmiştir24. Oysa Adana bunca göçe rağmen tahmini 400 bin civarında



bir nüfusa sahiptir. Bundan dolayı ziraat mevsiminde dışarıdan 50.000–



60.000 mevsimlik işçi gelmektedir. Yine de arazinin ancak yarısı ekilebilmektedir25.



Kaldı ki halk elindeki 100 dönümlük tapuya karşılık işleyemediği 500



dönüme hükmetmektedir. Bu şekilde binlerce dönüm arazi işlenmeksizin atıl



halde durmakta, ne tasarruf sahibi ne de başkası istifade edememektedir. Aynı



şekilde vilayetteki nehirlerden gereği gibi istifade sağlanırsa hazinenin darlığına



çare olabilecek tarımsal istihsal mümkün olduğu ifade edilmektedir26.



Gerçekten de Adana dönemin Osmanlısının en önemli tarımsal istihsal



merkezlerinden biriydi. Adana’da büyük çiftlikler vardı ve bu çiftliklerde bazı



ziraî aletler de imal edilmekteydi. Ayrıca Avrupa’dan büyük ziraî aletler getirtilmekte,



bu da tarımsal üretimi önemli ölçüde yüksek tutulmaktaydı27. Yani



devlet, muhacirleri Adana’ya iskân ederken tarımsal istihsalin arttırılması amacını



da gütmüştür. Ancak unutmamak lazımdır ki gelirin arttırılması sadece



devletin değil muhacirlerin de arzuladığı şeydir.







Adana’ya iskânın bir diğer nedeni de ulaşımın kolay oluşudur. Doğu-batı



yönünde uzanan Adana Eyaleti’nde Taşucu, Mersin ve İskenderun limanları,



gelen muhacirlerin daimi iskân mahallerine ulaşımını kolaylaştırmaktadır. Ayrıca



yüzyılın sonuna doğru Mersin-Adana arasına döşenen demir yolu da muhacirlerin



nakliyesinde büyük kolaylıklar sağlamıştır. Nitekim muhacirlerin



demir yolu güzergâhına yerleştirilmeleri istenmiştir28.



1865’de Fırka-i İslâhiye Ordusu’nun göçer aşiretleri iskânıyla bölgede güvenlik



ve huzur ortamının sağlanması da Adana’ya iskânın önemli nedenlerinden



biri olmuştur. Zira geniş ve verimli bunca araziye rağmen göçer aşiretler



yüzünden bölgede ziraî hayat sekteye uğramaktaydı29. Yeni iskân edilecek nüfusla



birlikte aşiretlerin hayvanlarını otlatacağı alanlar azalacağından onların



bölgede başıboş dolanmalarının da önüne geçilmiş olunacaktı.



Hükümet muhacirlerin iskânı konusuna bir çözüm olmak üzere iskân olunabilecek



yerlerin mahallî idarelerine sık sık yazı göndermekte ve bölgelerinde



iskân için boş arazilerin olup olmadığı ile ilgili bilgi istemekteydi. Bu istek üzerine



13.10.1887 tarihinde Cebel-i Bereket Sancağından Muhacirin Komisyonuna



gönderilen bir yazıda; sancağın arazisinin mümbit ve geniş olduğu ve 1-2 bin



hane göçmenin yerleştirilebilineceği bildirilmiştir30. 1889 tarihinde ise Adana’da



3–5 bin hanelik boş iskân arazinin bulunduğu ifade edilmiştir31. Yine Kafkasya’da



Kuban Kazakları arazisinden 120.000 nüfusun Osmanlı’ya göç istekleri



üzerine 05.02.1890’de Muhacirin Komisyonundan eldeki boş arazilerin dökümü



istenmiştir32. 25.02.1890 tarihinde muhacirlerden 2000 hanesinin Adana Eyaletine



iskânı kararlaştırılmış ve her haneye 50’şer dönüm verilmesi halinde 100.000



dönüm arazinin gerekeceği hesap edilmiştir. Ayrıca Cebel-i Bereket Sancağı



Payas Kazasına bağalı Yumurtalık Nahiyesinde Hamzalı Burun ve Zeytinbeli



mevkilerinde muhacirlerin iskân edilebileceği 11.078 dönüm arazi daha olduğu



bildirilmiştir33. Ancak bunların Adana Vilayetine getirilmeleri 4–5 yılı bulacaktır.



30.03.1897’de de Adana Vilayetine 4000’e yakın Girit muhaciri iskânına



rağmen Adana’nın daha 5–10 bin muhacir hanesi alabilecek kapasitede olduğu







ifade edilmektedir34. Yine 1903’te de 300.000 göçmeni kaldıracak genişlikte olduğu



belirtilmektedir35. 28.03.1906’da hızla artan göçmenler için Adana’daki



Taylan arazisi de muhacirlere tahsis edilmiştir36. 1910’larda bile Cebel-i Bereket



Sancağında Muhacir iskânı için oldukça geniş araziler olduğu ifade edilmektedir37.



Görüldüğü gibi inceleme dönemimizde Adana bu iskânlarla hemen dolacak



bir yer değildir. Bütün bunların niçin Adana Vilayeti sorusuna yeterinde



cevap verdiği kanaatindeyiz.



Muhacirlerin Geldiği Coğrafya, Etnik Kökenleri ve Kabul Şartları



Kırım, Karadeniz’in kuzeyinde bir yarım adadır. Tarih boyunca çeşitli milletlerin,



uğrağı olan Kırım’da ilk Türk varlığı M.Ö. VIII. yüzyılda Bozkırlardan



gelmiş olan İskitlerle (Saka) başlar38. Bunları Hun, Göktürk, Hazar, Altın Orda,



Kırım Hanlıkları takip etmiştir. Bölgedeki ilk Osmanlı varlığı 1454’te Kefe’nin



alınması ile başlar. Kırım’dan Adana’ya gelenlerin hemen hepsi Anadolu Türkçesine



yakın bir lehçe konuşan Kırım-Tatar Türkleri’ydi. Haddizatında



1850’lerde Kırım’da Türk nüfus 275.822 kadar iken 1860–1863 yılları arasındaki



göçlerden sonra 100.000’e kadar düşmüştür39.



Kafkasya ise yüzlerce dilin konuşulduğu ve diller dağı olarak adlandırılan



bir coğrafyadır40. Burası tarih sahnesinden silinmiş birçok kavmin sığınak yeri



olmuştur. Bilim adamları burada Kaslar, İndo-Avrupa kavimleri ve Türkler olmak



üzere üç büyük etnik gruptan bahsetmektedir41. Ancak Osmanlı Devleti,



Kafkaslardan gelen çoğu Türk ve Adige boylarını herhangi bir ayrıma tabii



tutmaksızın Kafkas veya Çerkez muhaciri olarak adlandırmıştır42. Bunun Rus







işgaline karşı bütün Kafkas kavimlerini bünyesinde toplamasını bilen



müridizm hareketiyle yakın ilişkisi olduğu düşünülmektedir43. Bu durum, gelenlerin



etnik kökenlerinin ortaya konmasını güçleştirmekte ve zaten kültürel



benzerliğin yakınlığı da ayrımları gereksiz kılmaktadır44. Mesela 1869 senesinde



Osmanlıya iltica etmek isteyen 1500 nüfustan oluşan Çerkez ve Karaçay hanesinden



bahsedilmektedir45. Ancak ne kadarının Çerkez, ne kadarının Karaçay



olduğu belirtilmemektedir46. Yine bir başka belgede Çerkez muhacirleri reisi



Abaza Hüseyin olarak geçmektedir47. Aynı şekilde Tiflis, Batum, Bakü, Dağıstan,



Karabağ gibi coğrafî veya İzabetol ve Dostof gibi Vilayetlerdeki ilticalardan



bahsedilmekte, ancak bunların hiç birinde muhacirlerin etnik kimlikleri belirtilmemektedir48



Zira Osmanlı Devleti için Kafkaslardan gelen muhacirlerin kabulünde temel



ayırım Müslüman olup olmamasıdır. 03.02.1904 tarihinde Batum



Başşehbenderliğinden gönderilen bir telgrafta, Batum ve Tiflis’te 3.000’den fazla



kişinin Osmanlı topraklarına hicret etmek istediği bildirilmiş ve bunun üzerine



özel görevle gönderilen bir memur ile bunların tamamının Müslüman oldukları



tespit edildikten sonra kabulü kararlaştırılmıştır49. Yine Batum Başkonsolosluğu



vasıtasıyla 25.05.1905 tarihinde iltica etmek isteyen 1000 kadar göçmenin mutlaka



Müslüman olması gerektiği vurgulanmıştır50. İşte biz de bu nedenlerden



ötürü muhacirleri geldikleri coğrafya adıyla veya verildiği ölçüde etnik adlarla



andık.



Adana’ya İskân Olunan Muhacir Grupları, Miktar ve İskân Tarihleri



Adana’ya biri doğrudan Kırım ve Kafkasya’dan diğeri önce Rumeli’ye daha



sonra Adana’ya olmak üzere iki tür Kırım-Kafkas göçü vardır51. Ancak biz bu-







rada doğrudan Kırım ve Kafkasya muhacirini ele almakla yetineceğiz. Kırım



Savaşı’nı müteakip doğrudan Kırım ve Kafkaslardan Adana’ya iskân edilen ilk



göçmen grubu 1859–1861 yılları arasında Nogaylar olmuştur52. Bu sürede



20.000’i aşkın Nogay, Adana’ya yerleştirilmiştir53. Aynı dönemde Çerkezler



Konya, Kütahya ve Ankara taraflarına yerleştirilmiştir54.



Nogay iskânından 1869’a kadar Adana’ya toplu iskâna rastlanılmamaktadır.



Kanaatimizce bunun nedeni hem gelen Nogayların bir hayli kalabalık oluşu



ve uyumlarının beklenilmesi, hem de bölgedeki asayişsizliklerdir. Nitekim



1865’te başlayıp 1868’e kadar devam eden Fırka-i İslâhiye’nin faaliyetleri ile



asayiş sağlanmış ve 1869’dan itibaren de yeniden iskâna açılmıştır55. Bu tarihte



Dostof’ta bulunan 1500 Karaçay ve Çerkez kendi istekleriyle evlerini barklarını



satıp her türlü fedakârlığı göze alarak Osmanlı Devleti’ne iltica talebinde bulunmuşlardır.



Bu istek kabul görmüş ve 1869 Haziranında Adana’ya gelmişlerdir56.



Yine 1869–1877 yılları arasında muhacir gönderildiğine dair bir belgeye



rastlamadık. Bunun da nedeni bölgede baş gösteren kıtlıklar olsa gerektir57. Bu



kıtlık tam olarak ancak 1891’de bitmiş58, ancak 1890’da59 ve 1894’te de Kolera



salgını başlamıştır60.



Kırım ve Kafkas halkları için yeni trajedilerin yaşanmasına neden olan ikinci



büyük göç dalgası 93 Harbi de denilen 1876–1877 Osmanlı-Rus Savaşı ile ol-







muştur. Karpat, 1881–1914 yılları arasında Kafkaslardan 500.000 kişinin göç



ettiğini belirtmektedir61.



Bu bağlamda Ruslar tarafından açlığa mahkûm edilen ve ağaç kabuğu yemek



zorunda bırakılan Abhazlar, Trabzon’a iltica etmek zorunda kalmışlardır62.



Trabzon’a gelen muhacirlerden önemli bir kısmı 28.11.1877 tarihinde Adana’ya



gönderilmiştir63. Bunlar birer ikişer hane olarak köylere yerleştirilmiş, ancak



muhacir vekili Abhaz Hüseyin şimdilik bir birlerine yardımcı olabilecekleri ve



ileride kabilenin topluca iskân edilebileceği boş arazi bulunabileceği gerekçesiyle



köylere 10’ar 15’er hane olarak yerleştirilmelerini istemiştir. Fakat bu istek,



iskanın merkezî hükümetin iskân iradesine uygun yapıldığı gerekçesiyle reddedilmiştir64.



Biz bunların miktarını bilmiyoruz. Ancak her köye 10–15 hane



yerleştirilmekten bahsedilmesi, bir hayli kalabalık olduklarını göstermektedir.



19.12.1888’de Vilademir adlı Rus gemisiyle doğu vilayetlerine iskân edilmek



üzere Trabzon’a gidecek olan 109 adet Çerkez muhaciri mevsimin doğuda



iskân için uygun olmaması gerekçe gösterilerek Trabzon’a uğramadan Adana’ya



gönderilmiştir65. Aslında bu kafilenin başlangıçta Erzurum, Van ve Hakkâri’ye



yerleştirilmesi düşünülmüş, ancak buralara Kuban Nehri boylarındaki



Tatarların yerleştirilmesine karar verildiğinden, bunların Adana’ya iskânları



kararlaştırılmıştır. Karar değişikliğinin nedenlerinden biri de Ruslarla yapılan



göç anlaşmalarında Çerkezlerin doğu vilayetlerine yerleştirilmemeleri ile ilgili



verilen taahhütlerdir66.



24.03.1891 tarihinde Adana’ya 5.000 yeni Çerkez muhaciri daha gönderilmiştir.



Çerkez muhacirleri adına kabile reisleri Arslan, Ahmet ve Harun adlı



şahıslar hükümete çektikleri bir telgrafta; Kozan veya Cebel-i Bereket Sancaklarının



havasının ve suyunun kendileri için uygun olduğunu, sıcakların yaklaştığını



ve hastalıklara giriftar olduklarını belirterek bir an önce iskân edilmek istediklerini



ifade etmişlerdir67. Aslında bu kafilenin iskânı 1890’da başlamış, ancak







kolera ve kıtlıktan dolayı aksamış, 1891’de iskân işlemi tekrar kaldığı yerden



devam etmiştir68.



16.03.1902 tarihinde 35 hane ve 181 Kırım ve Karabağ muhaciri daha gönderilmiştir69.



Yine 28.05.1902’de Rusya’nın Kafkasya, Dağıstan ve Karabağ taraflarından



gerek buralardaki Osmanlı konsolosluklarından alınan göç tezkiresi



gerekse Osmanlı topraklarına geldikten sonra komisyonun izni ile Adana’ya bir



kısım muhacir daha gönderilmiştir. Karabağ’dan gelmiş olan 300 küsur muhacir



Çukurova’da Çiftlik-i Hümayun denilen bölgedeki köylere geçici ve karışık



olarak yerleştirilmişlerdir70. Bunlar için yardım kararı henüz verilmediğinden



iaşeleri uzun zaman halk tarafından karşılanmıştır71.



03.02.1904 tarihinde Batum Başkonsolosluğundan gönderilen bir telgrafta,



Batum ve Tiflis’te 3.000’den fazla kişinin Osmanlı topraklarına göçmek istediği



bildirilmiş ve Müslüman oldukları tespit edildikten sonra kabul ile Adana’ya



iskânları kararlaştırılmıştır72.



09.02.1904 tarihi itibariyle Adana’ya pey der pey gelen Kırım muhacirleri



sayısı ise 700 küsur haneyi bulmuş ve daha da artacağı tahmin edilmektedir73.



Ayrıca Muhacirin Komisyonu tarafından Adana’ya yerleştirilmesi kararlaştırılan



800 Kırım göçmeni Konya’ya iskân olunmak istemiş ve bu istekleri uygun



bulunarak, Adana’ya gelmeden Konya’ya gönderilmişlerdir74. Bununla birlikte



10.02.1904 tarihi itibariyle muhacir komisyonunca alınan karar gereği olarak



150 hanesi İskenderun’a gönderilmiş ve bunların iskân masrafları için Adana



Valisi Bahri Paşa tarafından para talebinde bulunulmuştur75. Böylece 1904 senesinde



yaklaşık 900 hane Kırım göçmeni daha Adana’ya iskân edilmiş oluyordu.



16.02.1904 tarihi itibariyle de 150 hane İskenderun’dan Adana’ya gelmiştir76.







05.1900 tarihinde de Humus’a gönderilen muhacirlerden Adana, Konya



ve Halep’e gitmek isteyen 15–20 ailenin emsalleri gibi istedikleri yere gitmelerine



müsaade edilmiş77, istekleri doğrultusunda Adana’ya gönderilmişlerdir.



25.05.1905’te Osmanlı Devleti Batum Başkonsolosluğu vasıtasıyla Osmanlı



Devleti’nin ve Rusya’nın izniyle pasaportlu olmak üzere Dağıstan, Tiflis, Bakü,



eyaletlerinden gelecek olan 1000 kadar göçmenin mutlaka Müslüman olması



gerektiği vurgulanmış, bunlardan 25.05.1905 tarihinde İzabetol Vilayeti Vanodi



köyünden Erzurum’a gelen 100 hanesinin bir süre burada kaldıktan sonra,



Adana’ya iskânları kararlaştırılmıştır78.



13.02.1907’de de Kuyuraklı mevkiine 100 hane muhacir iskân edilmiştir79.



Muhacirlerin iskân şekilleri konusunda tek bir uygulamadan bahsetmek



oldukça zordur. Uygulamalar daha çok günün koşulları dikkate alınarak belirlenmektedir.



Adana Vilayetinde göçmenlerin iskânını kolaylaştırmak üzere bir



Muhacirin Komisyonu bulunmaktaydı. Bu komisyonun görevi muhacirlerin



iskânını sağlayıp, ihtiyaçlarını karşılamaktı. 1892’de Adana Muhacirin Komisyonu



Başkanı: Muhacirin-i İskân Memuru Hacı Ali Ziya Efendi, İkinci başkan



Osman Efendi; azalar: Arifzade Ömer Efendi, Harputluzade Hoca Halil Efendi,



Ganizade Lütfi Efendi, Kocazade Mehmet Ağa idi80.



Ancak muhacirler Adana’ya hep Muhacirin Komisyonu bilgisi dâhilinde



gelmemişlerdir. Perakende ve izinsiz olarak gelen önemli bir muhacir nüfusu



daha vardır. 28.05.1902’de Karabağ’dan gelmiş olan 300 küsur muhacir bu şekilde



gelmiş ve Çukurova’da Çiftlik-i Hümayun denilen bölgedeki köylere geçici



olmak üzere karışık yerleştirilmişlerdir81. Yine 1891’de de



Kars/Kürekdere’den 6 hane 39 kişi daha gelmiş ve Karaisalı Kazası köylerine



yerleştirilmişlerdir82. Bunlar Muhacirin Komisyon-ı Âlisi’nin bilgisi olmaksızın



gelmişlerdir. Bu nedenle kendilerine tahsisat verilmediğinden yerleştirildikleri



köylülerin yardımları ile geçinmişlerdir. Çiftlik-i Hümayun tarafından bu muhacirlere



arazi ve evlerinin inşası için kamış temin etmiş, ancak mirî ormanlardan



kereste temini, öküz, ziraî aletler ve tohumluk zahire sağlanamamıştır.







Muhacirlerin çok büyük kitleler halinden gelmeleri, onlar için gerekli hanelerin



inşası ve köylerin kurulması zaman alacağından, önce geçici olarak iskân



edilmişlerdir. 28.11.1877 tarihinde Hükümet Çerkezlerin karışık olarak her köye



birer ikişer hane olarak yerleştirilmelerine ve tahsisatlarının kesilmesine karar



vermiştir. Vilayet de bu kararı uygulamıştır83. Devlet böylece muhacirleri yerleştirildikleri



köy ahalisine baktıracak ve karşılamakta zorlandığı masrafların



bir kısmından kurulmuş olacaktı. Ancak muhacirler bu geçici iskân mahallerine



de; birbirimize yardım edebiliriz gerekçesiyle birer hane değil köyün büyüklüğüne



göre 10 ile 15’er hane olarak yerleştirilmek istemişlerdir. Fakat devlet bu



isteği reddetmiş ve her köye bir iki hane olmak üzere yerleştirilmelerine devam



edilmesini istemiştir. Ayrıca kesilen yevmiyelerin bir süre daha verilmesini kararlaştırmıştır84.



Aynı şekilde 1891’de gelen 5000 Çerkez muhacir de köylere



birer ikişer hane olarak yerleştirilmişlerdir85.



Gelen göçmenlerin önemli bir kısmı mevcut yerli köylerine karışık olarak



yerleştirilirken bir kısmı için de yeni köyler kurulmuştur. Yine artan nüfusa



paralel bazı köyler kasabaya ve bazı kasabalar da kazalara dönüşmüşlerdir.



1859–1861 yılları arasında yerleştirilen Nogay muhaciri için Hemite kalesinden



Misis’e kadar onlarca köy kurulmuştur86. Ayrıca 11.06.1894 tarihinde Çerkez



muhacirleri için Feke Kazasına bağlı İnderesi adlı yerde Babaköy ve Ademî



mahalleleri birleştirilerek Burhaniye köyü oluşturulmuştur87. Ayrıca Hamidiye



Kazasında Ahmediye, Haliliye, Hilmiye, Mahmudiye, Saidiye, Salihiye,



Sıddıkiye; Misis Kazasında Şerefiye; Payas Kazasında Bahriye, Hamidiye, Hüseyniye,



Kızlarçalı, Kuyuluk ve Ümran; Sis Kazasında Hamidülasar, Mahmudiye,



Mecidiye, Orhaniye, Osmaniye; Tarsus Kazası’na bağlı Nemrut Nahiyesi’nde



ise Tokane (Tavkane) adlarında köyler kurulmuştur88.



Köyler ve kasabalar başlangıçta bir muhacir grubu tarafından kurulmuşsa



da bilahare yeni gelen gruplar yerleştirilerek hızla büyümüştür. Nogay muhacirlerinin



kurduğu Yarsuvad Köyü hızla büyümüş ve Muhacirin adıyla Nahiye



haline gelmiştir89.







kIrım ve Kafkas muhacirlerinin de iskânıyla hızla büyüyen Muhacirin Nahiyesi,



26.06.1887’de Adana Vilayeti Taksim Komisyonu tarafından Cerid Nahiyesi



ile birleştirilerek üçüncü sınıftan bir kaza teşkil edilmesi kararlaştırılmıştır90.



Bunun üzerine Muhacirin ve Cerid Nahiyeleri birleştirilerek 12.12.1893’te



Hamidiye (Ceyhan) Kazası kurulmuştur91. Bilahare bu kaza Örfiye (Ceyhan)



adını alacaktır92. Masrafı hazineye ait aşar vergisinden karşılanmak üzere bir



cami, bir medrese, bir rüştiye mektebi ile bir hükümet konağının inşasına karar



verilmiştir93. Bu kaza çok kısa bir sürede büyümüş ve diğer kazalardan çok daha



ileri bir duruma gelmiştir94. Bu da bize gelen muhacirlerin ziraata ve sanayiye



ilgi ve istidatlarının yüksek olduğunu ve yeni vatanlarına kısa sürede alışıp,



kendilerinden beklenen faydaları sağladığını göstermektedir.



Yıldız Sadaret Hususi tasnifindeki bir belgede 1879–1891 tarihleri arasında



İstanbul’a gelen göçmenlerden 11.181’inin Adana Eyaleti’ne yerleştirildiği belirtilmektedir95.



Buna 1869’da gelen 1500 Karaçay ve Çerkez’i, 1877’de gelen 1000



civarında Abhaz’ı da eklersek 1869–1891 yılları arasında toplam 13.681 göçmenin



geldiği görülecektir. 1892’de 181 Kırım ve Karabağ, yine aynı sene içerisinde



Komisyondan izinsiz gelen 300 küsur Karabağ, 1894’te 3000 Batum ve Tiflis,



yine 1894’te 700 Kırım, 1894’te Halep’ten gelen 150 Kırım, 1900’de 15–20 hane



yani yaklaşık 60–80 kişi, 1905’te İzabetol’tan gelen 100 hane yani yaklaşık 500



kişi, 1907’de yine 100 hane yaklaşık 500 kişi olmak üzere toplam 19.092 Kırım



ve Kafkas göçmeninin Adana Vilayetine iskan edildiğini söyleyebiliriz. Kuşkusuz



bunlar, sadece bizim belgelerden tespit edebildiklerimizdir. Hem bizim



belgelerden gözümüzden kaçanlar, hem de belgelere yansımayanların da dikkatten



kaçmamalıdır. Bunlara 1859–61 yılları arasında gelen 20 bini aşkın Nogay’ı



da eklersek 40–45 bin civarında Kırım ve Kafkasyalının göç ettiğini söyleyebiliriz.



Zaten vilayetin nüfusu da 1867–1897 yılları arasında 156.170’den 404.929’a



çıkmıştır. Ancak bu artışın hepsini Kırım ve Kafkas muhacirleri meydana getirmemekteydi.



Bunların yanı sıra Rumeli ve Girit göçmenleri ile yerli göçer



aşiretlerinin iskânı da artışta etkili olmuştur. Bununla birlikte Kırım ve Kafkas



göçmenlerinin miktarının çok ciddi boyutlar olduğu da bir gerçektir.







Kafkaslardan Anadolu’ya yapılan göç Osmanlı’nın özendirmesiyle ve gönüllü



gerçekleşmemiştir. Osmanlı Devleti’nin öncelikli hedefi bölge halkını olduğu



yerde korumaktı. Nitekim Viyana Konferansı’na memur olan Ali Paşa’ya



verilen talimatta; “Kırım, Çerkezistan ve Dağıstan’ın Rusyalının pençe-i kahrından



kurtarılmasının” politik ve insanî açıdan en doğru yol olacağı belirtilmektedir96.



Yani Osmanlı Devleti’nin temel hedefi bölge insanını yerinde korumaktı. Bununla



birlikte gelenlerden de rahatsız olduğunu söylemek oldukça zordur. Kuruluş



dönemindeki dışa dönük iskân politikasının tersine bu dönemde içe dönük



bir iskân politikası güdüldüğünü söyleyebiliriz97.



Muhacirlere Yapılan Yardımlar:



Muhacirlere yapılan yardımları nakil masrafları, yevmiye, iskân evleri, arazi,



öküz ve tohumluk yardımları gibi birkaç başlık altında toplamak mümkündür.



Yapılan bu yardımları Muhacirin Komisyonu yürütmekteydi. Ancak bu



komisyon tarafından yapılan harcamalardan başka, gönderildikleri vilayetlerde



yerel yönetimler ve halk tarafından da önemli miktarda yardımda bulunulmuştur.



1865–1907 tarihleri arasında vilayette iskân olunan muhacirlerin umumi



masrafları için toplam 44.258.897 kuruş harcanmıştır98. En büyük harcama kalemini



tayinat denilen yevmiyeler ve hane inşa bedelleri oluşturmaktadır.



İskân edilecek her göçmen aileye nüfuslarına uygun birer hane inşa edilmiştir.



İskân evlerinin nitelikleri iskân tarihlerine, yerleştirilen bölgeye ve geliş



şartlarına göre değişmektedir. Mesela 28.05.1902’de Muhacirin Komisyonu bilgisi



dışında kendi istekleri ile gelmiş olan Karabağ muhacirleri için Adana’da



Hamidiye Kazasında ottan ve kamıştan imal edilen ve “huğ” olarak adlandırılan



ve her biri 300 kuruşa mal olan 50 hane inşa edilmiştir99. 17.03.1906’de



Hamidiye Kazasında 2500 kuruştan 152 hane inşa ettirilmiştir100. Buna karşılık



Adana ve Misis’te de 3000 kuruşa, Cebel-i Bereket’te ahşaptan yapılan her bir



hane 3750 kuruşa mal olmuştur101. Bu bedellerin hepsi devlet tarafından karşı-







lanmamış, bir kısmı muhacirler, bir kısmı da yerli halkın öküz yardımıyla karşılanmıştır102.



Başlangıçta iskân sırasında ve inşaatların yapılmasında bir plan güdülmemiş,



gelişi güzel yapıldığından umulan fayda sağlanamamıştır103. Ancak



1897’de yayınlanan “Muhacirin Komisyon-ı Âlisi’nin Suret-i Teşkiline Dair Nizamname104”’



de daha önce gelişi güzel yapılan köyler yerine caddesi ve sokakları



olan muntazam köylerin inşa edilmesi istenmiş ve bununla Komisyonun



ilgileneceği ifade edilmiştir. Yine 14.11.1903 tarihli bir raporda gönderilecek



göçmenlerin hem buranın havasına uygun yerlerden gönderilmesi, hem de evlerin



kerpiç, tuğla ve taştan yapılması gerektiği vurgulanmıştır105.



Aslında devlet hane inşası için çok büyük meblağlar tahsis etmiştir. Ancak



yolsuzluk ve suiistimaller nedeniyle bu paralar muhacirlere ulaşmamıştır.



Adana’da yapılan yolsuzlukları araştırmak üzere 21.06.1906 tarihinde bir teftiş



heyeti gönderilmiştir. Heyet, Adana, Cebel-i Bereket, Kozan ve İçel Sancaklarını



tek tek dolaşmış ve buralarda yaptırılan yüzlerce hane inşaatında milyonlarca



kuruşun yöneticilerin zimmetlerine geçirdiklerini tespit etmiş ve birçok yöneticinin



tutuklanmasına karar vermiştir. En büyük suiistimal, hane bedellerinin



olduğundan fazla gösterilmesi ile yapılmıştır. Yine Misis Kazasıyla Adana merkezde



yaptırılması kararlaştırılan hanelerin bütün masrafları devlet tarafından



tahsis edilmiş olmasına rağmen, masrafların önemli bir kısmı muhacirlere karşılattırılmış,



ancak hazineye masraf gösterilerek alınan paralar zimmetlerine geçirilmişlerdir106.



1906’da Hamidiye Kazasında 104.016 kuruş harcandığı halde



oturulabilir ancak 20 hane yaptırılabilmiştir. Oysa bu parayla en iyisinden 50



hane inşa edilebilirdi.



Bunlardan başka 1906’da Hamidiye Kazasında Burhaniye Köyünde inşa



edilen 27 hane hak sahiplerine teslim edilmiştir107. Misis Kazasında Ümranlı ve



Cebel-i Bereket Kazasında Hasanlı köylerinde 20’er hane, Cebel-i Bereket Sancağı



Payas Kazasında Kurtkulağı ve Belen’de 14 hane, İkizdeğirmen adlı yerde



50 hane, yine Turunçlu köyünde Tarsus ve Mersin Kazalarında yüzlerce hane



inşa edilmiştir.







İskân edilen göçmenlere yapılan yardımlardan birisi de arazi dağıtımıdır.



Bu bağlamda aile başına 50’şer dönüm arazi verilmesi kararlaştırılmış ve Mersin’den



Payas’a, Kozan’dan Feke’ye kadar vilayetin her tarafında boş araziler



tespit edilmiş ve muhacirlere dağıtılmıştır108. 1890’da Kazak arazisinden gelecek



olan 2000 hane muhacir için Adana Sancağında 100.000 dönüm, Cebel-i Bereket



Sancağı Payas Kazasına bağalı Yumurtalık Nahiyesinde Hamzalı Burun ve



Zeytunbeli mevkilerinde 11.078 dönüm arazi tespit edilmiştir. Büyük tahıl ziraatının



yapılacağı arazilerden başka yine tapulu olmak kaydıyla bahçe ve avluların



da verilmesi kararlaştırılmıştır109. Perakende ve izinsiz olarak gelen muhacirlere



de arazi dağıtılmıştır. Ayrıca tarım arazilerinin sulanabilmesi için bentlerin



yapılması ve kanalların açılması da kararlaştırılmıştır110.



Gelen muhacirler oldukça fakirdiler ve yalnızca arazi verilmesi sorunlarını



çözmeyecekti. Zira göçmenlerin ne bu arazileri işleyecek tarımsal donanımı, ne



de ekebilecekleri hububatları vardı. Bu nedenle alet ve tohumluk yardımı da



yapılmalıydı. Bu amaçla 28.11.1877 tarihinde her bir muhacir hanesi için tohumluk



yardımı olarak 4’er kile buğday ve arpa dağıtılmıştır111. Adana’da



Hamidiye Kazasına gönderilen Karabağ muhacirleri için her biri 22 kuruş olan



250 külek buğday için 5.500 ve her biri 10’ar kuruştan 250 külek arpa için 2750



kuruş harcanmıştır112.



Günümüz traktörlerinin işlerini yapan ve tarımsal hayatın olmazsa olması



öküz ve tarımsal alet yardımları da yapılmıştır. 28.05.1902’de Hamidiye Kazasına



gönderilen ve burada Karabağ muhacirleri için çifti 1000 kuruştan 25 çift



öküz için 25.000 kuruşun gönderilmiştir113. 17.03.1906’da Hamidiye Kazasında



bulunan 152 hane muhacir için birer çift hayvan için yerli olmak üzere 121.600



ve tohumluk için 33.300 ve ziraî alet için 7600 kuruş tahsis edilmiştir114. Ancak



bu yardımların istenilen ölçüde olduğunu söylemek oldukça güçtür. Nitekim



14.01.1900 tarihinde Adana’da bulunan muhacirlerin iskân evleri ve tarımsal



alet temini için 100.000 liraya karşılık ancak 35.000 lira gönderilebilinmiştir115.



Devlet, muhacirlerin yerleşip üretici duruma gelmelerinden sonra da gerektiğinde



yardımda bulunmaktan kaçınmamıştır. 17.09.1886 tarihinde Adana’da



Muhacirin Nahiyesine bağlı Sarıkız’da Sarıbahçe adlı yerdeki köyde yangın



çıkmış ve 35 muhacir hanesi için hane başına 5’er İstanbul kilesi buğday



yardımının yapılması kararlaştırılmıştır 116. Yine 29.06.1906 tarihinde Adana



Vilayeti’nde Haçin Kazasında Kuzcağaz ve Kayapınar Köylerinde iskân olunan



Kabartay muhacirlerine dilekçeleri üzerine Meclis-i Mahsus-ı Vükela kararıyla



tohumluk verilmiş, ancak havaların kötü gitmesinden dolayı ürün alınamamış,



bu durumun iki sene daha devam etmesi büyük sıkıntıların yaşanmasına neden



olmuştur. Tekrar tohumluk yardımında bulunulmuştur. Ancak ilk sene hibe



olarak verildiği halde son verilenler borç olarak verilmiş ne var ki, havaların



kötü gitmesi ile yine ürün alınamamış ve borçları devlet tarafından affedilmiştir117.



Adana’ya gönderilen ilk muhacir grubu olan Nogaylara gerek devlet ve gerekse



halk tarafından çok büyük yardımlar yapabilmişken, bilahare muhacirlerin



artarak devam etmesi ve ekonomik zorluklar yardımların önemli ölçüde



azalmasına neden olmuştur. Mesela 1859 senesinde 15 yaşına kadar olanlar için



1’er ve 15 yaşından büyükler için 2’er kuruş yevmiye verilmişken118; 22 yıl sonra



1891 tarihinde büyükler için 1/2, küçükler ¼ kuruş yevmiye ödenmiştir119.



Yevmiyeler Adana Mal Sandığı aracılığı ile on beş günde bir dağıtılmaktadır120.



Bu para muhacirlerin ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda değildi. Bu nedenle



bir an önce daimi iskânlarının gerçekleştirilmelerini ısrarla istemişlerdir121. Ayrıca



ilk gelenlerden ellerinde fakirlik pusulası bulunanlara kişi başına günlük



yarım kıyye un veya bedeli dağıtılırken, bilahare bundan da vazgeçilmiştir122.



Kısa bir sürede sayıları yüz binleri bulan muhacirlerin ihtiyaçlarının sadece



devlet imkânıyla karşılanması mümkün değildi. Halkın da yardımına ihtiyaç



vardı. Bu bağlamda Adanalılar daha işin başında muhacirlerin kalıcı iskânına



kadar, geçici olarak yerleştirildikleri han ve dükkân kiraları için bağışta bulunmuşlardır.



Ayrıca bölge halkı tarafından bağışlanan öküzler göçmenlerin imda-







dına yetişmiştir. Hanelerin inşa bedellerinin bir kısmı da yerli halkın bağışladığı



öküzlerin satılması ile elde edilen parayla karşılanmıştır123.



YAŞANAN OLUMSUZLUKLAR, GERİ DÖNME GİRİŞİMLERİ VE



OSMANLI DEVLETİ’NİN TAVRI



Göç ve iskân sırasında bir takım zorluklar yaşanmıştır. Yaşanan zorlukları;



nakil sırasında yaşanan zorluklar, iklim şartları, salgın hastalıklar, yerli aşiretlerle



meydana gelen sürtüşmeler ve yaşanan toplumsal uyum problemleri gibi



birkaç başlık altında toplamak mümkündür. Bütün bunlar da göçmenlerin geri



dönme isteklerini arttırmıştır.



a. Nakil Sırasında Yaşanan Zorluklar:



Mersin’e kadar yaşanan zorluklar bir tarafa, Mersin’den Adana’ya ve buradan



daimi iskân mahallerine kadar yaşanan nakliye sıkıntıları muhacirleri canından



bezdirmiştir. Aslında iskân edilmek üzere Adana’ya gönderilen muhacirler



henüz Mersin’e gelmezden önce yerleştirilecekleri yerler tespit edilmişti.



Gelecek olan muhacirin sayısı belli olduğundan Mersin’den Adana’ya kadarki



nakliye araçlarının da temini emredilmişti. Ancak Adana Valisi’nin ilgisizliği ve



beceriksizliği yüzünden işler planlandığı gibi gitmemiş, muhacirler takım takım



Mersin’e geldikten sonra 15–20 gün boyunca aç ve perişan bir halde burada



beklemek zorunda kalmışlardır124.



Adana’daki geçici iskân yerleri olan cami, mescit, medrese ve hanlarda kalan



muhacirler kalıcı iskân mahallerine birkaç araba ile ancak bir haftaya kadar



yerleştirilebilmiştir. Muhacirler bu süre zarfında tren istasyonunda yağmurun



altında beklemek zorunda kalmışlardır. Soğuk ve yağmurlarda açıkta ve ateşsiz



yerlerde canlarından usanmışlardır. Tedarik edilebilen birkaç araba ve deveyle



ve bir arabaya 15–20 çoluk çocuk ve birbiri üstüne yığılmak sureti ile Misis ve



Muhacirin nahiyelerine misafir olarak gönderilebilmişlerdir. Misis köprüsünün



şehir tarafındaki dükkânlarda yer kalmadığından birkaç aile yol üstünde yağmur



altında çamur içinde kalmışlardır.



O sırada yol içinde kalan ailelerden doğum yapan bir kadının durumu muhacirlerin



içinde bulunduğu çaresizliği gözler önüne sermektedir. Sıcak bir yere



ihtiyacı olan loğusa kadının ailesinden bir erkek gelerek dil de bilmediği için



ancak işaretle yalvarmış ve kapalı bir mekân istemiştir. Adana Talî Taburu







binbaşısının araya girmesi ile misafirlere bir yer bulunabilmiş ve biraz rahatlamışlardır.



Kafkas muhacirlerinin bu sefil durumu Müslümanları büyük bir



üzüntüye sevk etmiştir125.



b. Adana’nın İkliminden Kaynaklanan Olumsuzluklar:



Oldukça serin bir coğrafyadan gelen muhacirler için en büyük zorluk Adana’nın



yazları rutubetli ve sıcak ikliminden kaynaklanmıştır. Bu iklim yapısı



muhacirlerin bölgeyi terk etme isteğindeki en önemli nedenini oluşturmaktadır.



Aslında yalnız Adana’ya yerleştirilenler değil, Üsküp’e yerleştirilen Çerkezler,



Aydın’a yerleştirilen Çeçenler, Konya’ya yerleştirilen Nogaylar da yerleştirildikleri



bölgenin hava ve suyuna uyum sağlayamamışlar ve buraları terk etmişlerdir126.



Bu durum 14.11.1903 tarihli rapora da yansımış ve göçmenlerin buranın



havasına uygun yerlerden gönderilmesi gerektiği ısrarla vurgulanmıştır127.



Ocak 1891’de Mersin iskelesine inen muhacirlerin marttan önce daimi iskân



mahallerine gönderilmeleri, aksi halde serin bir coğrafyadan gelmiş olan muhacirlerin



havanın vahametiyle Misis ve Muhacirin Nahiyelerine ulaşamadan yolda



vefat edebilecekleri endişesi bu yüzdendir128.



Ayrıca arazinin her tarafında ufak dereler, sazlık ve bataklıkların bulunması



buraların havasını bozmaktadır129. Bu nedenle bir defada 20 bin kadar



Nogay, bir o kadar Kırım ve Kafkas ve dört bin civarında Girit muhaciri iskân



edilmiş ve bunun için devlet birçok fedakârlık yapmış olasına rağmen, bütün



bu muhacirler havasına alışamadıklarından genellikle dağılmışlardır. Bu da



bunlardan beklenilen faydanın ortadan kalkmasına neden olmuştur.



1910’da bölgeyi dolaşan Anadolu’da Tanin Gazetesi yazarı Ahmet Şerif de



Hamidiye Kazasına yerleştirilen muhacirlerin iklimle uyuşamadıklarından bugün



pek azının kaldığını ifade etmektedir130”.



Ancak geçici iskân mahallerinde perişan durumda bulunan muhacirler havasına



ve suyuna bakmaksızın bir an önce iskân edilmek istemişlerdir. Nitekim



1890’da iskânına başlanan 5.000 Kafkas göçmenin kolera ve kıtlıktan dolayı iskânın



aksamasından sonra Adana’ya iskân için bekleyen muhacirler çaresizlik-







ten Adana’nın havasının ve suyunun kendilerine uygun olduğunu ifade ederek,



bir an önce iskânlarının yapılmasını istemişlerdir131.



c. İskân Mahallerini Beğenmeme:



Memnuniyetsizlik konularından biri de yerleştirilen bölgenin beğenilmemesi



olmuştur.



03.02.1904 tarihinde 1000’i aşkın Kırım muhacirinden 23 hanesi isteklerine



bakılmaksızın sahilde Akçay mevkiine, 14 hanesi de Arsuz’a iskân edilmek



üzere gönderilmişlerdir. Ancak bunlar İskenderun havalisindeki arazinin taşlık



ve her suretle arzularına muvafık olmadığı gerekçesiyle iskâna karşı çıkmışlardır.



Bunun üzerine kendilerine Rakka veya Maarra kazalarında arazinin verimli



olduğu gösterilmiş ve buralara yerleştirilmesi teklif edilmiş, fakat muhacirler



buna da razı olmamışlar ve akrabalarının bulunduğu Hüdavendigâr ve Konya



iskân edilmek istemişlerdir. Ancak Hüdavendigâr Vilayeti’nin başka muhacirler



için tahsis edildiği, Konya’da ise yeni muhacirler için iskân mahallerinin



kalmadığı, ancak Adana’nın Hamidiye Kazasında bir hayli Kırım muhacirinin



bulunduğu ifade edildikten sonra buraya gönderilebilecekleri bildirilmiştir132.



16.02.1904 tarihi itibariyle İskenderun’dan Adana’ya ancak 150 hane yerleştirilebilmiştir133.



Çerkez muhacirler ise başlangıçta Adana’yı istememiş ve Uzunyayla’ya



yerleşmek istemişlerdi. Devlet de bu isteğe uyarak onları buraya yerleştirmiştir.



Ancak 10.02.1869 senesine gelindiğinde Çerkez Beyleri önceleri sadece kışın



şiddetli geçmesinden ve hayvanlar için kışlak amacıyla Adana’ya gitmek için



izin almışlar, bilahare izinsiz olarak ve daimi kalmak amacıyla Adana, Kozan



ve Payas taraflarına gitmeye başlamışlardır. Bu Çerkezlerle birlikte Avşar Aşireti



de aynı yolu izlemiştir134. Ancak bu durum yerleşiklere zarar verdiğinden



19.01.1869 tarihili bir telgrafla hem Çerkez muhacirlerinin hem de Avşar Aşiretinin



Adana, Payas ve Kozan taraflarına inmeleri men edilmiştir. Avşar ve Çerkez



muhacirlerden eğer bu yerlere yerleşen varsa derhal ve zorla çıkartılması



Aziziye, Gürün ve Kozan kaymakamlarından sayımların yapılması ve bunlar-







dan hiç kimsenin eski yerlerinin dışında sayımının yapılmaması istenmiştir135.



Başına buyruk bir hayat sürmeye alışmış olan muhacirlere konan bu yasaklar



geri dönme isteklerinin artmasına neden olmuştur.



Muhacir iskânlarının 1885’te baş gösteren kuraklık ve kıtlığın hemen akabinde



ve henüz yerli halk üzerinde olumsuz izlerinin ortadan kalkmadığı bir



zamanda yapılmış olması da bölgeye uyumlarını zorlaştırmıştır136. Bu durum



yerli halkın göçmenlere olumsuz yaklaşmasına neden olmuştur.



d. Salgın Hastalıklar:



Muhacirlerin hayatını zorlaştıran bir diğer neden de 1890’da137 ve 1894’te



meydana gelen kolera salgınıdır138. Bu nedenle Mersin’e gelen muhacirler bir



süre burada karantina altında tutulmuştur. Bu ise onların daha da perişan olmalarına



neden olmaktaydı139. Ayrıca Çerkez muhacirler Adana’nın alışık olmadığı



havasından dolayı hastalanmışlar ve bu durum pek çok ölümlere neden



olmuştur. Adana’daki mevcut iki doktorun yetmediğinden buna bir çözüm olarak,



maaş ve masrafları devlet tarafından karşılanacak ve gerekli yerlerde çalıştırılacak



Şükrü, Ali, Rıza ve Galanti adlarında dört tabip gönderilmiştir. Ayrıca



eczacıların Adana’da tedarik edilmeleri, eğer Adana’da sağlanamazsa İstanbul’dan



2000’er kuruş maaşla gönderilecekleri, ecza masraflarının da devlet



tarafından karşılanacağı bildirilmiştir. Bunlardan Galanti Efendi Mersin’e İbrahim



Mekki Bey Adana’ya, Ali ve Rıza Efendiler de Kozan’a gönderilmiştir140.



Yaşanan ufak çaplı bu olumsuzluklar bir kısım muhacirlerin geri dönme isteklerini



arttırmıştır. 1879 senesinde Anadolu ve Arabistan’a gönderilen Çerkezlerin,



vapurlarla bulundukları yeri terk etmeleri üzerine bunların vapurlara



alınmaması için talimat verilmiştir. Mersin Limanında bazı Çerkezlerin vapurlarla



İstanbul’a gittikleri anlaşılmış ve bunun önüne geçilebilmesi için çalışılmıştır141.



Adana’ya alışamayan Çerkezler Rumeli veya İstanbul taraflarına gidebilmek



için uğraşmışlardır. 17 Mayıs 1879 senesinde 30–40 hane Çerkez muhacir



Mersin’de toplanmış, yeterli kolluk kuvvetinin olmaması bunların tekrar







iskân yerlerine gönderilmelerinde çok büyük sıkıntı yaşanmasına neden olmuştur.



Geri dönme teşebbüsleri karşısında devletin yaklaşımına gelince; Rusya’yı



terk ile Osmanlıya iltica eden muhacirlerin geri dönme isteği ile ilgili bir gazete



haberi karşısında yayınlanan bir makale zannederiz Osmanlı Devleti’nin ve



toplumunun hislerini yansıtmaktadır. Bu makalede değil dönmeye kalkışmak,



gitmeyi hatırlarına bile getirmelerinin dehşet ve nefretle karşılanacağı ifade



edilmiştir142. Yine yaşanan bu zorluklar muhacirleri Osmanlı uyruğuna geçmekte



tereddüde düşürmüş ve ağır davranmalarına neden olmuştur. Muhacirlerin



tabiiyet değiştirme işlemini ağırdan almaları devleti sertleştirmiş ve



03.02.1904. tarihinde Meclis-i Vükela Adana’da iskân edilecek Kırım ve diğer



muhacirlerin Osmanlı uyruğuna geçmemeleri halinde geldikleri mahallere iade



edilecekleri bildirilmiştir143.



e. Muhacirlerin Uyum Konusu:



Muhacirlerle Osmanlı Devleti arasında büyük çatışmalar ve kültürel kimlik



arama gibi ciddi manada bir uyum sorunu yaşanmamıştır. 1864 senesinde bir



Avşar Beyi’nin adının “Çerkez Bey-zade Hacı Bey144” olması toplumlar arası



uyumun da ne kadar çabuk sağlandığını göstermesi bakımından önemlidir.



Muhacirlerin ve daha çok bey kesiminin yaşadığı küçük çaplı uyum sorunu da



kısa süre sonra aşılmıştır.



Zira kendi toplumu üzerinde mutlak bir otoriteye sahip Çerkez beyleri aşiretlerini



bir arada tutabilmek için çok uğraşmışlardır145. Ancak Osmanlı Devleti



bunun mahzurlu olacağını ve uyumu zorlaştıracağını düşündüğünden, köylere



karışık olarak birer ikişer hane şeklinde yerleştirmiştir. Ancak beyler toplu olarak



iskânda ısrar etmişlerdir146. Aynı durum Abhazlar için de geçerlidir147. Bununla



birlikte son dönem Osmanlı Hükümdarları’nın anne veya hanımlarının







Çerkez olması ve Osmanlı bürokrasisinde önemli noktalarda Çerkezlerin yer



alması bu grubun devlette etkin olmasını ve rahatlıkla merkezi otoritelere ulaşıp



dertlerini dile getirebilmelerini sağlamıştır148. Bu da uyumlarına olumlu



katkı sağlamış, ancak taşkın davranmalarına da neden olmuştur149.



Çeçenlerde ise Çerkezler gibi sınıflı bir toplum yapısı görülmez ve her Çeçen



eşittir150. Sınıfsal toplum olmayışlarının uyumlarını kolaylaştırdığını düşünüyoruz.



Yine Kafkas dağlarının kuzey eteklerinde yaşayan ve Kara Çerkez



olarak da adlandırılan Karaçaylar da Çerkezler gibi toplumsal sınıflara ayrılmışlardır.



Ancak Karaçay toplumunda mollaların da önemli bir yeri vardır151.



Bunun ise onların imam önderli Osmanlı toplumsal yapısına uyumlarını kolaylaştırdığı



kanaatindeyiz. Tiflis, Bakü ve Karabağ taraflarından gelenlerin şikâyetleri



ile ilgili fazla belgeye rastlamadık. Bu da onların uyum sorununu en az



yaşayanlar olduklarını göstermektedir diye düşünüyoruz.



Bice’nin de dediği gibi Kırım Savaşı sonrası Kırım, Kafkas ve Hazar Türklüğünün



uğradığı bu trajik sürgünler, Osmanlı’da Türk Milliyetçiliğinin yeşermesine



vesile olarak çok önemli bir başlangıcı da ortaya koymuştur152. Kırım



Türkleri Çarlığın sürgünleri olarak yeni ülkelerine gönülden bağlanarak en sadık



yurttaşları olmuşlardır153. Türkiye’de büyük fikir ve devlet adamları yetiştirmişlerdir.



Bundan başka Anadolu köy hayatına ilk defa demir saban, harman



ve diğer ziraat makineleri gibi yeni teknoloji ve usuller de getirmişlerdir.



Osmanlı Devleti’ni milli devletleri olarak gören Çerkezler de bu yüzden



Ermeni çetelerinin öncelikli hedefi olmuşlardır. Zira Nisan 1909 tarihinde Adana’da



meydana gelen Ermeni isyanın nedenlerinden biri de Sisliyan Avadis’in



evinde Mehmet isminde bir Çerkez Müslüman’ı şehit etmesidir154. Yine Reji



Kolcusu Çerkez Arslan Bey, hükümet binası önündeki kahvede otururken bir



Ermeni Papazı gelmiş önce Arslan Bey’in ısmarladığı kahveyi içmiş sonra üzerindeki



silahla Arslan Bey’e ateş ederek onu ağır bir şekilde yaralamış, Arslan



Bey de ağır yaralı iken Ermeni’yi vurmuş ve Arslan Bey şehit olurken, Ermeni
de ölmüştür155.







Sonuç



Kırım ve 93 Harpleri, Kırım ve Kafkasya’da yaşayan Müslümanlar için bir



dizi trajik hadiselerin de başlangıcı olmuştur. Osmanlı Devleti, Ruslar tarafından



Osmanlı Devleti’nin işbirlikçileri olmakla suçlanan ama gerçekte sadece



Müslüman oldukları ve vatanlarını savundukları için vatanlarından sürülen



yüz binlerce Kırım ve Kafkas halklarının iltica talebiyle karşı karşıya kalmıştır.



Osmanlı Devleti bu göçmen sorununa bir çare olmak üzere bunları kendi topraklarına



iskâna karar vermiştir.



Bu bağlamda 1867–1907 yılları arasında Adana Vilayetine Tatar, Kazak, Karaçay,



Azerî, Kabartay, Çerkez, Çeçen, Abhaz ile Dağıstanlı, Karabağlı, Tiflisli,



Bakülü, İzabetol ve Dostoflu 20 bine yakın göçmen Adana’ya iskân edilmiştir.



Adana’ya iskânın temelinde, buranın oldukça tenha olması ve verimli arazilerinin



bulunması yatmaktadır. Diğer taraftan Adana’ya kadarki ulaşım kolaylığı



da önemli bir neden olarak görülmektedir.



Adana’nın rutubetli ve sıcak havası muhacirlere hayatı zehir etmiş, bu iklim



ve salgın hastalıklar karşısında çaresiz kalan binlerce muhacir hayatını kaybetmiştir.



Devletin muhacirleri rahat ettirmek için olağan üstü bir çaba sarf ettiği görülmüştür.



Muhacirlere, arazi, tarımsal alet, tohum ve öküz yardımından başka



haneler inşa edilmiş ve yeni köyler kurulmuştur. Bir kısım muhacir yaşadıkları



zorluğa dayanamayıp, burayı terk etmeye çalışmışsa da bilahare yeni iskân yerlerini



benimsemişlerdir.



Son olarak Osmanlı Devleti’nin sosyal, kültürel, ekonomik, yasal, yönetsel



ve insanî boyutlarıyla çok karmaşık bir sorun olan göç ve iskânı o dönemde



günümüz insan hakları standartlarını da aşacak ölçüde medenî bir tavırla çözmeye



çalıştığını söyleyebiliriz. Bunca göçe rağmen muhacirler arasında dağılma



anlamına gelen ve temel niteliği ana vatanlarına geri dönmeyi amaçlayan bir



kopuntunun (diaspora) oluşmamış olması bunun açık bir delili olsa gerektir.



Bütün Müslümanların doğal ülkesi durumundaki Osmanlı Devleti’nin samimi



tavrı bir kopuntunun oluşmasını engellemiştir. Ayrıca sosyo-kültürel



benzerlik yerli Türk halkıyla göçmenlerin kaynaşmasını hızlandırmıştır. ©



432 •



KAYNAKLAR



1Örnekleriyle Türkçe Sözlük, MEB Yay., C. 2, Ankara 1995, s.1018-1019
2 Nedim İpek, “93 Muhaceratı”, Osmanlı, (Editör: Güler Eren, Bilim Editörü: Doç. Dr. Kemal Çiçek,
Cem Oğuz), C. IV, Yeni Türkiye Yay, Ankara 1999, s. 661.
3 Ahmet Gündüz, “Rusya’nın Türk İllerinde Yayılması ve Osmanlı Devleti’ne Yapılan Göçler”, Türk
Dünyası Araştırmaları (TDA), Sayı: 161, Nisan 2006, s. 171–182.
4 Fatih Ünal, “Rusya’nın Misyonerlik Politikaları ve İdil-Ural Türklerinde Hıristiyan Türk Cemaati
“Nogaybaklar”, TAD, Sayı: 162, Haziran 2006, s. 117–142.
5 Erdoğan Altınkaynak, “Ukrayna-Kırım Notları: Urumlar”, TAD, S. 147, Aralık 2003, s. 87-98.
6 Von P. Goç, Beynel Milel Usul-ı Temsil İskân-ı Muhacirin, Tercüme eden: Habil Adem, Tab’ ve
Naşiri Kitabhane-i Sudî, İstanbul 1334, s.125; Ali Fuat Yılmazel, 19. Yüzyılda Kafkasya’dan Osmanlı
Topraklarına Göç ve İskan Hareketleri, Basılmamış YLT, Eskişehir Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir 2000, s. 26-27.
7 Von. P. Garç, age, s. 125.
8 Tasvir- i Efkâr, 25 Cemaziyelahir 1280 ( 7 Aralık 1863 ), Numro:151, s:3
9 Nadir Devlet, “Rusya Türklerinde Milliyetçilik (Türklük) Şuurunun Gelişmesi”, TDA, Sayı: 14, Ekim
1980, s. 148–160; Nadir Devlet, “Topyekun Sürgünün 40. Yılı Kırım Türklerinin Sürgün Sonrası Faaliyetleri,
TDA, Sayı: 33, Aralık 1984, s. 102-130.
10 Tasvir-i Efkâr 8Rebiyülevvel 1280 ( 23 Ağustos 1863 ) Numro 121/4,
11 Ahmet Cevat Eren, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri Tanzimat Devri, İlk Kurulan Göçmen
Komisyonu, Çıkarılan Tüzükler, Nurgök Matbaası, İstanbul 1966, s. 68.
12 Musa Şaşmaz, “Imigration and settlement of Abhasians in The Ottoman Empire On British Documens,
1864-67”, OTAM, Sayı:13, Ankara 2003, Ayrı basım, s. 6. (1-14).
13 İngiltere İstanbul Büyükelçisi H. Bulwer, Kafkas halklarının Ruslara karşı verdiği efsanevi mücadeleyi
takdiri etmekte, Osmanlı Devleti’nin muhacirlere gösterdiği konukseverliği övmekte, ancak karışık iskân
şeklini beğenmemekteydi. Buna göre muhacirler Erzurum taraflarına toplu olarak yerleştirilmeliydi.
Ancak bunun nedeni Kafkas halklarını düşünmesi değil, Hindistan yolu güvenlik altına alma gayretiydi;
Musa Şaşmaz, Imigration and Settlement of Circassians In The Ottoman Empire On British
Documens, 1857–1864, S.9, OTAM, Ankara 1999.s. 362. (331-366).
14 Ruslar göçmenlerin kendi sınırlarına hayli uzak noktalara yerleştirilmesini istemiştir. Bkz. Kemal
Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830–1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Çev. B. Tırnakçı, Tarih
Vakfı Yurt Yay, İstanbul 2003, s. 112.
15 Ali Fuat Yılmazel, a.g. e., s. 33; BOA. A.MKT. MHM, nr, 524/22.
16 Ahmet Cevdet Paşa; Tezâkir, Tezkire 31, Yayınlayan Cavit Baysun, TTK Yay., Ankara 1991,s. 200.
17 Ahmet Cevdet Paşa, Tezâkir, Tezkire 36, s. 223–224.
18 Hane sayısı 5 ile çarpılarak elde edilmiştir.
19 H. 1309 Tarihli Adana Vilayeti Salnamesi, s. 4.
20 Ali Cevad, Memalik-i Osmaniye nin Tarih ve Coğrafyası Lügatı, Kısm-ı Evvel Lugat-ı Coğrafya,
Dersaadet, 1313. s. 11.
21 Cevdet Paşa; Tezâkir, Tezkire 21–39, s. 124.
22 Ali Cevad, a.g. e., s. 11.
23 H. 1309 Tarihli Adana Vilayeti Salnamesi, s. 19.
24 BOA. A.MKT. MHM, nr, 523/51.
25 Agb.
26 Ahmet Şerif, Anadolu’da Tanin, Hazırlayan: Mehmet Çetin Börekçi, C. I, TTK Yay., Ankara 1999, s.
165.
27 H. 1309 Tarihli Adana Vilayeti Salnamesi, s. 19.
28 BOA. İ.HUS. nr, 136/1323 L-18.
29 Fırka-i Islâhiye’nin bölgedeki faaliyetleri hakkında daha geniş bil için bkz.; A.Cevdet Paşa; Tezâkir, 27,
28 ve 29. tezkireler.; Yusuf Halaçoğlu, “Fırka-i Islâhiye ve Yapmış Olduğu İskan”, TDA, Sayı: 27,
1977, s. 1-20.
30 BOA. DH. MKT, nr, 1454/8.
31 BOA. DH. MKT, nr, 1581/24.
32 BOA. Y. Mtv, nr, 42/14.
33 BOA. Y.EE, nr, 33/29.
34 BOA. Y.PRK. KOM, nr, 10/52.
35 BOA. A.MKT. MHM, nr, 523/51.
36 BOA. İ.HUS, nr, 140/1324 S-006.
37 Ahmet Şerif, age, C. I, s. 165.
38 Mirza Bala, “Kırım”, İA, C. 6, Eskişehir 1997, s. 741–762.
39 Karpat, age, s. 119; Ethem Feyzi Gözaydın, Kırım: Kırım Türklerinin Yerleşmeleri ve Göçmeleri,
Vakit Matbaası, İstanbul 1948, s. 27-35.
40 John F. Baddeley, Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil, Çeviren: Sedat Özden, Kayıhan Yay.,
İstanbul 1989, s. 22.
41 Alexandre Grigoriantz, Kafkasya Halkları Tarihi ve Etnografik Bir Sentez, Çerkezler, Abhazlar,
Svanlar, Osetler, Çeçenler, İnguşlar, Gürcüler, Dağıstanlılar, Türkçesi: Doğan Yurdakul, Sabah Kitapları
Yay. İstanbul 1999; Mehmet Yılmaz, Konya Vilayeti’nde Muhacir Yerleşmeleri, S.Ü. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı A.İ.İ.T Bilim Dalı, basılmamış Doktora Tezi, Konya 1996, s.
31.
42 Cahit Aslan, “Bir Soykırımın Adı 1864 Büyük Çerkes Sürgünü, Uluslararası Suçlar ve Tarih, Sayı:
1, Asam Yayınları, 2006.
43 Hayati Bice, Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler, Türkiye Diyanet Vakfı Yay. Ankara 1991, s. 45.
44 Osmanlı-Türk kimliği için bkz. Kemal Karpat, age, s. 16-24; Ayrıca kültürel benzerliklerin yakınlık
derecesi için bkz: Yaşar Kalafat; “Anadolu Türk Halk Sufizminde Çerkezler”, , TDA, Sayı: 109, Ağustos,
1997, s. 9-28.
45 BOA. HR. TO, nr, 336/15.
46 Karaçaylarla ilgili olarak bkz. Ufuk Tavkul, “Karaçay-Malkar Türklerinin Kökeni Üzerine Düşünceler”,
TDA, Sayı: 43, Temmuz 1990, s. 56-58; Ufuk Tavkul, “Avrupa ve Rus Kaynaklarında Karaçay-Malkar
Türkleri ”, TDA, S. 50, Şubat 1991, s. 47-51.
47 BOA. DH. MKT, nr, 1325/11.
48 BOA. Y.Mtv, nr, 255/133; BOA. A.MKT. MHM, nr, 527/32; BOA. A.MKT. MHM, nr, 527/32; BOA.
A.MKT. MHM, nr, 527/9.
49 BOA, Y.Mtv, nr, 255/133.
50 BOA. A.MKT. MHM, nr, 527/9.
51 1860–63 yılları arasında Rumeli’ye yerleştirilen Kırım göçmenleri 1878 (senesinde tekrar göçe tabi
tutulmuşlardır. Bu bağlamda 150 bini aşkın Türk göç etmiştir. Bunlardan 5.000 hane ve 25.000 nüfus
Adana’ya gönderilmiştir. Ancak biz bunların ne kadarının Kırım-Kafkas göçmeni, ne kadarının gerçek
Rumelili olduğunu bilmiyoruz; Karpat, age, s. 265-266.
52 BOA. A.MKT. NZD, nr, 308/26.
53 Bu göçleri ayrı bir çalışmada ele aldığımız için burada tekrar etmeyeceğiz.
54 Adana’ya 1869’a kadar nadiren de olsa Çerkez muhacirler de gönderilmişti. Ancak bunların çoğu kısa
süre sonra burayı terk etmişlerdir. 14.10.1861’de Çerkez muhacirlerinden Hacı Uğurlu Adana’ya iskân
edilmiş, ancak ailesinin Adana’nın havasına alışamadığını gerekçe göstererek Sivas’a iskânını istemiş ve
bu istekleri olumlu karşılanmıştır A. Cevdet Paşa, a.g. e., Tezâkir, 13–20, s. 89. BOA. A. MKT. TD, nr,
205/74.
55 A.Cevdet Paşa, Tezâkir, 27, 28 ve 29. tezkireler.; Yusuf Halaçoğlu, “Fırka-i İslâhiye ve Yapmış Olduğu
İskan”, TDA, S27 (1977), s. 1-20.
56 BOA. HR. TO, nr, 336/15.
57 Mehmet Yavuz Ereler, Ankara ve Konya Vilayetlerinde Kuraklık ve Kılık (1845 ve 1874), On
dokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, Samsun 1997; BOA. Y.
PRK. MYD, nr, 6/42.
58 BOA. Y.PRK. UM, nr, 19/76.
59 Nedim İpek, İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Serander Yay., Trabzon 2006, s. 65.
60 BOA. HR. SYS, nr, 28/35.
61 Karpat, a.g. e., s.113.
62 Tasvir-i Efkâr, 25 Ramazan 1279 ( 16 Mart 1863 ), Numro:75.
63 BOA. DH. MKT, nr, 1325/11.
64 Agb.
65 BOA. DH. MKT, nr, 1576/37.
66 08.09.1865’te Çeçen muhacirleri Rus hududuna yakın yerlerde iskan edilmek istenmesine Ruslar büyük
tepki göstermiş, bu nedenle Van ve Muş’a iskandan vazgeçilmiştir, BOA. A.MKT. MHM, nr, 341/27;
BOA. MM, nr, 4851; BOA. DH. MKT, nr, 1581/24.
67 BOA. İ. MMS, nr, 119/5129.
68 14.Z. 1304 tarihinde Padişah kıtlıklardan dolayı Adana, Konya ve Ankara vilayetlerine 360 bin kıyye
un göndermiştir; BOA. Y.PRK. UM, nr, 10/22; Nedim İpek, age, Serander Yay., Trabzon 2006, s. 65.
69 BOA. A.MKT. MHM, nr, 508/7.
70 Bu çiftliğin bir kısmı daha sonraları Fransızlara kiralanmış ise de Balkan Harbi sonrasında gelen Rumeli
göçmenlerine verilmiştir. Ahmet Halaçoğlu; Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri
(1912-1913), TTK Yay., Ankara 1994, s. 119.
71 Komisyon-ı Ali Birinci Azası tarafından hükümete gönderilen 15 Mayıs 1318 tarihli arz; BOA.
A.MKT. MHM, nr, 508/7.
72 BOA. Y.Mtv, nr, 255/133.
73 BOA. A.MKT. MHM, nr, 524/22.
74 Agb.
75 Agb.
76 Agb.
77 BOA. İ.HUS, nr, 82/1318. M–50.
78 BOA. A.MKT. MHM, nr, 527/9; BOA. A.MKT. MHM, nr, 527/32.
79 BOA. Y. Mtv, nr, 294/137.
80 H. 1309 Tarihli Adana Vilayeti Salnamesi, s. 67.
81 Halaçoğlu; age, s. 119.
82 BOA. A.MKT. MHM, nr, 508/7.
83 BOA. DH. MKT, nr, 1325/11.
84 Agb.
85 BOA. İ. MMS, nr, 119/5129.
86 Cevdet Paşa; a.g. e., Tezâkir 21–39, s. 124.
87 BOA. İ.DH, nr, 1311.Z.18
88 BOA. İ. MMS, nr, 119/5129; BOA. Y. MTV, nr, 69/48.
89 BOA. İ.DH, nr, 587/40871; BOA. A. MKT. MHM, nr, 436/86.
90 BOA. DH. MKT, nr, 1427/30; BOA. DH. MKT, nr, 144/5.
91 BOA. İ.DH. nr, 1311/1311.N.15; Ahmet Şerif; a.g. e., s. 130.
92 Ahmet Şerif; a.g .e, s. 130.
93 BOA. İ.DH, nr, 587/40871
94 H. 1309 Tarihli Adana Vilayeti Salnamesi, s. 77.
95 BOA. YA. HUS, nr, 255/64
96 Bu Ali Fuat Türkgeldi; Mesail-i Mühime-i Siyasiye, C. III, (Yayına Hazırlayan: Bekir Sıtkı Baykal),
TTK Yay., Ankara 1987, s. 9; Necdet Hayta, Tarih Araştırmalarına Bir Kaynak Olarak Tasvir-i Efkâr
Gazetesi (1278/1862-1286/1869), Kültür Bakanlığı/2879, Kültür Eserleri Dizisi/371, Ankara
2002, s. 344
97 Mehmet Yılmaz, “XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Muhaciri İskan Politikası", Osmanlı, C. 4, Yeni
Türkiye Yay. Ankara 1999, s. 587-602.
98 BOA. A.MKT. MHM, nr, 529/43.
99 Komisyon-ı Ali Birinci Azası tarafından hükümete gönderilen 15 Mayıs 1318 tarihli arz; BOA.
A.MKT. MHM, nr, 508/7.
100 BOA. A.MKT. MHM, nr, 529/8.
101 BOA. A.MKT. MHM, nr, 529/43.
102 BOA. A.MKT. MHM, nr, 529/43.
103 Agb.
104 “Muhacirin Komisyon-ı Alisi’nin Suret-i Teşkiline Dair Nizamnâme”, md. 12, BOA. İD, nr, 1315, B/8.
105 BOA. A.MKT. MHM, nr, 523/51.
106 BOA. A.MKT. MHM, nr, 529/43.
107 BOA. Y.Mtv. nr, 290/68.
108 BOA. Y.EE, nr, 33/29.
109 BOA. A. MKT. NZD, nr, 288/14.
110 BOA. A.MKT. MHM, nr, 523/51.
111 BOA. DH. MKT, nr, 1325/11.
112 Komisyon-ı Ali Birinci Azası tarafından hükümete gönderilen 15 Mayıs 1318 tarihli arz; BOA.
A.MKT. MHM, nr, 508/7.
113 BOA. A.MKT. MHM, nr, 508/7.
114 BOA. A.MKT. MHM, nr, 529/8.
115 BOA. MV, nr, 99/25
116 BOA. DH. MKT, nr, 1366/30; BOA. DH. MKT, nr, 1386/13.
117 BOA. İ.HUS, nr, 143/1324.Ca.043.
118 BOA. A. MKT. NZD, nr, 288/14
119 BOA. İ. MMS, nr, 119/5129.
120 BOA. A. MKT. UM, nr, 399/71.
121 BOA. İ. MMS, nr, 119/5129.
122 BOA. A. MKT. NZD, nr, 298/105; BOA. A. MKT. NZD, nr, 328/79
123 BOA. A.MKT. MHM, nr, 529/43.
124 BOA. Y.PRK. AZJ, nr, 18/30.
125 Agb.
126 Tasvir-i Efkar, 23 Muharrem 1284 ( 27 Mayıs 1867 ), Numro:486; Tercüman-ı Ahval 25
Cemaziyelevvel 1278 ( 28 Kasım 1861 ), Numrı:111/3,
127 BOA. A.MKT. MHM, nr, 523/51.
128 BOA. Y.PRK. AZJ, nr, 18/30.
129 BOA. A.MKT. MHM, nr, 523/51.
130 Ahmet Şerif, age, C. I, s. 130.
131 İpek, age, s. 65.
132 BOA. İ.DH, nr, 1419/1321 Z.-04.
133 BOA. A.MKT. MHM, nr, 524/22.
134 BOA. A. MKT. MHM, nr, 434/79.
135 Agb.
136 BOA. DH. MKT, nr, 1454/8.
137 İpek, a.g. e., s. 65.
138 BOA. HR. SYS, nr, 28/35.
139 BOA. Y. PRK. AZJ, nr, 18/30.
140 BOA. İ.ŞD, nr, 40/2123.
141 Bilal N. Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri Belgeleri, C. II, TTK Yay, Ankara 1989, s. 27.
142 Tasvir-i Efkar, 23 Muharrem 1284 ( 27 Mayıs 1867 ), Numro:486, s:2-3
143 BOA. MV, nr, 108/46.
144 A.Cevdet Paşa, a.g.e ., Tezâkir 21–39, s. 157.
145 1605 senesinde Kuzey Kafkasya’ya bir seyahat yapan Fransız seyyah Tavarnier, bütün Çerkezleri yaşadıkları
yerin beyinin esiri gibi olduğunu ifade etmektedir. Jean Baptiste Tavernier, Tavernier Seyahatnamesi
Stefanos Yerasimos Anısına, (Çev. Teoman Tunçdoğan), Kitapyanıevi, İstanbul 2006, s. 321;
A. Grigoriantz, a.g. e., s. 105-134.
146 BOA. DH. MKT, nr, 1325/11.
147 Agb.
148 Mesela, Abdülhamit’in ikinci hanımının kardeşi Çerkez Hasan Paşa’dır; Cevdet Paşa, a.g. e., Tezâkir
Tetimme, s. 159.
149 BOA. İ.DH, nr, 587/40871.
150 John F. Baddeley, a.g. e., s. 31.
151 Ufuk Tavkul, “Avrupa ve Rus Kaynaklarında…” s. 47-51.
152 Hayati Bice, age, s. 66.
153 Bursalı Tahir; İdare-i Osmaniye Zamanında Yetişen Kırım Müellifleri, İstanbul 1335.
154 Abdurrahman Şeref, Son Vak’anüvis Abdurrahman Şeref Efendi Tarihi II. Meşrutiyet Olayları
(1908–1909), (Haz. Bayram Kodaman-Mehmet Ali Ünal), TTK Yay., Ankara 1996, s. 83.
430 •
155 Abdurrahman Şeref, a.g. e., s. 88.



A- Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)



A. MKT. MHM, nr, 434/79. A. MKT. MHM, nr, 436/86.



A. MKT. NZD, nr, 288/14 A. MKT. NZD, nr, 298/105;



A. MKT. NZD, nr, 328/79 A. MKT. TD, nr, 205/74.



A. MKT. UM, nr, 399/71. A.MKT. MHM, nr, 529/43.



A.MKT. MHM, nr, 341/27; A.MKT. MHM, nr, 434/79.



A.MKT. MHM, nr, 508/7. A.MKT. MHM, nr, 523/51.



A.MKT. MHM, nr, 524/22. A.MKT. MHM, nr, 527/32.



A.MKT. MHM, nr, 527/9. A.MKT. MHM, nr, 529/43.



A.MKT. MHM, nr, 529/8. A.MKT. NZD, nr, 308/26.



DH. MKT, nr, 1325/11. DH. MKT, nr, 1427/30



DH. MKT, nr, 144/5. DH. MKT, nr, 1325/11.



DH. MKT, nr, 1366/30 DH. MKT, nr, 1386/13.



DH. MKT, nr, 1454/8. DH. MKT, nr, 1576/37.



DH. MKT, nr, 1581/24. HR. SYS, nr, 28/35.



HR. TO, nr, 336/15. İ. MMS, nr, 119/5129.



İ.DH, nr, 1311.Z.18 İ.DH, nr, 1419/1321 Z.-04.



İ.DH, nr, 587/40871 İ.DH. nr, 1311/1311.N.15;



İ.HUS, nr, 140/1324 S-006. İ.HUS, nr, 143/1324.Ca.043.



İ.HUS, nr, 82/1318. M–50. İ.HUS. nr, 136/1323 L-18.



İ.ŞD, nr, 40/2123. İD, nr, 1315, B/8.



MM, nr, 4851; MV, nr, 108/46.



MV, nr, 99/25. Y. Mtv, nr, 294/137.



Y. MTV, nr, 69/48. Y. PRK. AZJ, nr, 18/30.



Y. PRK. MYD, nr, 6/42. Y.EE, nr, 33/29.



Y.Mtv, nr, 255/133. Y.Mtv, nr, 255/133.



Y.MTV, nr, 42/14. Y.Mtv. nr, 290/68.



Y.PRK. AZJ, nr, 18/30 Y.PRK. KOM, nr, 10/52.



Y.PRK. UM, nr, 10/22; Y.PRK. UM, nr, 19/76.



YA. HUS, nr, 255/64



B- Süreli Yayınlar



Tasvir-i Efkar, 23 Muharrem 1284 ( 27 Mayıs 1867 ), Numro:486.



Tasvir-i Efkâr, 25 Ramazan 1279 ( 16 Mart 1863 ), Numro:75.



Tasvir- i Efkâr, 25 Cemaziyelahir 1280 ( 7 Aralık 1863 ), Numro:151.



Tasvir-i Efkâr, 8 Rebiyülevvel 1280 ( 23 Ağustos 1863 ), Numro: 121/4



Tercüman-ı Ahval, 25 Cemaziyelevvel 1278 ( 28 Kasım 1861 ), Numro: 111/3



• 433



Ahmet Şerif Anadolu’da Tanin, , Hazırlayan: Mehmet Çetin Börekçi, C. I, TTK Yay., Ankara



1999, s. 165.



H. 1309 Tarihli Adana Vilayeti Salnamesi



C- Yazmalar Kronikler ve Genel Mahiyetteki Eserler:



Abdurrahman Şeref; Son Vak’anüvis Abdurrahman Şeref Efendi Tarihi II. Meşrutiyet



Olayları (1908–1909), (Haz. Bayram Kodaman-Mehmet Ali Ünal), TTK Yay., Ankara



1996, s. 83.



Ahmet Cevdet Paşa: Tezâkir, Yayınlayan: Cavit Baysun, TTK Yay., Ankara 1991, s. 223–



224.



Ali Cevad: Memalik-i Osmaniye nin Tarih ve Coğrafyası Lügati, Kısm-ı Evvel Lugat-ı



Coğrafya, Dersaadet, 1313. s. 11.



Altınkaynak, Erdoğan: “Ukrayna-Kırım Notları: Urumlar”, TAD, S. 147, Aralık 2003, s.



87-98.



Aslan, Cahit: “Bir Soykırımın Adı 1864 Büyük Çerkes Sürgünü, Uluslararası Suçlar ve



Tarih, Sayı: 1, Asam Yayınları, 2006.



Bala, Mirza: “Kırım”, İA, C. 6, Eskişehir 1997, s. 741–762.



Bice, Hayati: Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler, Türkiye Diyanet Vakfı Yay. Ankara



1991, s. 45.



Bursalı Tahir; İdare-i Osmaniye Zamanında Yetişen Kırım Müellifleri, İstanbul 1335.



Devlet, Nadir: “Rusya Türklerinde Milliyetçilik (Türklük) Şuurunun Gelişmesi”, TDA,



Sayı: 14, Ekim 1980, s. 148–160;



Devlet, Nadir: “Topyekûn Sürgünün 40. Yılı Kırım Türklerinin Sürgün Sonrası Faaliyetleri,



TDA, Sayı: 33, Aralık 1984, s. 102–130.



Ereler, Mehmet Yavuz: Ankara ve Konya Vilayetlerinde Kuraklık ve Kılık (1845 ve



1874), On dokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora



Tezi, Samsun 1997;



Eren, Ahmet Cevat: Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri Tanzimat Devri, İlk Kurulan



Göçmen Komisyonu, Çıkarılan Tüzükler, Nurgök Matbaası, İstanbul 1966, s. 68.



Gözaydın, Ethem Feyzi: Kırım: Kırım Türklerinin Yerleşmeleri ve Göçmeleri, Vakit Matbaası,



İstanbul 1948, s. 27-35.



Grigoriantz, Alexandre: Kafkasya Halkları Tarihi ve Etnografik Bir Sentez, Çerkezler,



Abhazlar, Svanlar, Osetler, Çeçenler, İnguşlar, Gürcüler, Dağıstanlılar, Türkçesi:



Doğan Yurdakul, Sabah Kitapları Yay. İstanbul 1999;



Gündüz, Ahmet: “Rusya’nın Türk İllerinde Yayılması ve Osmanlı Devleti’ne Yapılan Göçler”,



TDA, Sayı: 161, Nisan 2006, s. 171–182.



Halaçoğlu, Yusuf: “Fırka-i Islâhiye ve Yapmış Olduğu İskan”, TDA, Sayı: 27, 1977, s. 1-



20.



Halaçoğlu; Ahmet: Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri (1912-1913), TTK



Yay., Ankara 1994, s. 119.



434 •



Hayta, Necdet: Tarih Araştırmalarına Bir Kaynak Olarak Tasvir-i Efkâr Gazetesi



(1278/1862-1286/1869), Kültür Bakanlığı/2879, Kültür Eserleri Dizisi/371, Ankara



2002, s. 344



İpek, Nedim: “93 Muhaceratı”, Osmanlı, (Editör: Güler Eren, Bilim Editörü: Doç. Dr. Kemal



Çiçek, Cem Oğuz), C. IV, Yeni Türkiye Yay, Ankara 1999, s. 661.



İpek, Nedim: İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Serander Yay., Trabzon 2006, s. 65.



John F. Baddeley, Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil, Çeviren: Sedat Özden, Kayıhan



Yay., İstanbul 1989, s. 22.



Karpat, Kemal: Osmanlı Nüfusu (1830–1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Çev.



B. Tırnakçı, Tarih Vakfı Yurt Yay, İstanbul 2003, s. 112.



Örnekleriyle Türkçe Sözlük: MEB Yay., C. 2, Ankara 1995, s.1018-1019



Şaşmaz, Musa: “Imigration and settlement of Abhasians in The Ottoman Empire On



British Documens, 1864-67”, OTAM, Sayı:13, Ankara 2003, Ayrı basım, s. 6. (1-14).



Şaşmaz, Musa: Imigration and Settlement of Circassians In The Ottoman Empire On



British Documens, 1857–1864, S.9, OTAM, Ankara 1999.s. 362. (331-366).



Şimşir, Bilal N.: Rumeli’den Türk Göçleri Belgeleri, C. II, TTK Yay, Ankara 1989, s. 27.



Tavernier, Jean Baptiste: Tavernier Seyahatnamesi Stefanos Yerasimos Anısına, (Çev. Teoman



Tunçdoğan), Kitapyanıevi, İstanbul 2006, s. 321; A. Grigoriantz, age,, s. 105-



134.



Tavkul, Ufuk: “Avrupa ve Rus Kaynaklarında Karaçay-Malkar Türkleri ”, Türk Dünyası



Tarih Dergisi, S. 50, Şubat 1991, s. 47–51.



Tavkul, Ufuk: “Karaçay-Malkar Türklerinin Kökeni Üzerine Düşünceler”, Türk Dünyası



Tarih Dergisi, Sayı: 43, Temmuz 1990, s. 56–58;



Türkgeldi; Ali Fuat: Mesail-i Mühime-i Siyasiye, C. III, (Yayına Hazırlayan: Bekir Sıtkı



Baykal), TTK Yay., Ankara 1987, s. 9;



Ünal, Fatih: “Rusya’nın Misyonerlik Politikaları ve İdil-Ural Türklerinde Hıristiyan Türk



Cemaati “Nogaybaklar”, TAD, Sayı: 162, Haziran 2006, s. 117–142.



Von P. Goç: Beynel Milel-i Usul-ı Temsil İskân-ı Muhacirin, Tercüme eden: Habil



Adem, Tab’ ve Naşiri Kitabhane-i Sudî, İstanbul 1334, s.125;



Yaşar Kalafat; “Anadolu Türk Halk Sufizminde Çerkezler”, , TDA, Sayı: 109, Ağustos,



1997, s. 9–28.



Yılmaz, Mehmet: “XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Muhaciri İskân Politikası", Osmanlı,



C. 4, Yeni Türkiye Yay. Ankara 1999, s. 587–602.



Yılmaz, Mehmet: Konya Vilayeti’nde Muhacir Yerleşmeleri, S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü,



Tarih Anabilim Dalı A.İ.İ.T Bilim Dalı, basılmamış Doktora Tezi, Konya 1996, s.



31.



Yılmazel, Ali Fuat: 19. Yüzyılda Kafkasya’dan Osmanlı Topraklarına Göç ve İskân Hareketleri,



Basılmamış YLT, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir



2000, s. 26–27.